Oyuncu olmasaydım ralli yarışçısı olurdum

Behzat Ç.’nin gözükara narkotik komiseri
Suna’yı canlandıran Mine Tugay, “Suna katı kuralları olan bir kadın. Ama
haklı gerekçeleri var” diyor. Tugay ise Suna’nın tam tersine kendisinin
katı olmadığını, en azından sevdiklerine karşı affedici olduğunu
söylüyor.

Mine Tugay, zor bir insan olduğunu söylüyor; “Fazla
değişken ruh hallerine sahibim. Çoğu zaman kendimi dizginlemeye,
dengelemeye çalışıyorum. Çekingen biri değilim ama biraz yabaniyim
maalesef” diyor.

Ekranların yeni kuşak fenomen dizisi
Behzat Ç.’nin genç ve başarılı oyuncusu Mine Tugay ile oyunculuk
kariyerinden modaya bakışına ve aşka dair görüşlerine uzanan samimi bir
söyleşi gerçekleştirdik. Behzat Ç. Kısa sürede bir fenomen oldu. Dizinin
başarısını neye bağlıyorsunuz? Nasıl tepkiler alıyorsunuz? İnsanlar
çoğu zaman izlediklerinin bir dizi, film olduğunu unutabiliyor. Bu
durumu o yapımın çok gerçekçi oluşu ve çok sağlam senaryo ve
oyunculukları barındırmasına bağlıyorum. Benim canlandırdığım Suna’nın
hikayesi ortaya çıkmaya başladığında sokakta bana yönelen şaşkınlık ve
korku dolu bakışlar yakaladım. Ama Behzat Ç’nin seyircisi şaşırmaktan ve
zeki manevralardan hoşlanan bir kitle olduğundan ve senaryonun
hatırlattığı ya da birçok yapımın göstermekten çekindiği önemli
gerçekleri izlemekten zevk alan bir kitle olduğu için izleyicilerimle
çok hoş sohbetler yapabiliyorum. Yani izlediğinin film olduğunu
unutabilecek beyinlerle karşılaşmıyorum aslında…





Behzat Ç. dizisine odaklandığını ve tüm enerjisini
Suna’ya adadığını söyleyen Tugay, yeni bir projeye hazırlanıyor. Suna
karakterini seviyor musunuz? En çok hangi özelliklerini beğeniyor ya da
belki de katlanamıyorsunuz içten içe?
Suna biraz katı
kuralları olan bir kadın. Ama sebepleri ve gerekçeleri var. Başınabuyruk
hareket edebiliyor. Narkotikte kadın memur sayısı çok az. Fakat güçlü
bir kadın. Peşine düştüğü davalar insanın vicdanına dokunan türden.
Yabana atılamaz. Adalet kavramı başka çalışıyor onun beyninde.
Dolayısıyla adaleti sağlamak için yöntemleri de biraz farklı.

Behzat
Ç.’de canlandırdığınız Suna, kendisini kızdıran olaylara karşı
soğukkanlı kalabiliyor. Siz sinirlenince nasıl tepkiler verirsiniz?
Suna sakin bir şekilde akılcı ve organize davranıyor. Her şeyi ince
ince hesap ediyor. Onun öfkesini yakalamak pek mümkün değil. Benim ne
yapacağım ise sinirlendiğim duruma ve bulunduğum mekana bağlı. Ama
genellikle sakin kalmaya ve oradan uzaklaşmaya çalışırım. Yürüyüş
yaparım sakinleşmek için.

Bugüne kadar en çok neye kızdınız, tepkiniz nasıl oldu?
Büyük kızgınlıklarım yok. Evde kedim Ninja’ya kızıyorum en çok. Çok yaramaz çünkü. Ama tatlı tatlı kızıyorum tabii.

Oyunculuğunuzu izlerken hiç kendinize şaşırdığınız oluyor mu?
İşte bütün mesele o zaten. İzlerken yarattığınıza şaşırma hali. Bu
olduğunda rolün dışına çıkıp hikayeyi izlemeye başlıyorum. O doğru yolda
olduğunuzun göstergesi gibi geliyor bana.



Mesleğinizin sizce en güzel yanı nedir?
Araştırma kısmı ve can verme kısmı çok keyifli. Karakterinizi yavaş
yavaş yapılandırıyorsunuz. Sonra size ait malzemelerden ama asla siz
olmayan bir karakter oluşuyor. İşin en güzel kısmı da onu seyretme
olanağınızın olması.

Oyuncu olmasaydınız seçeceğiniz en sıra dışı meslek ne olurdu?
Adrenalini yüksek bir iş yapardım kesin. Ralli yarışçısı olabilirdim mesela.

Gerçek başarı nedir?
Varoluşu tamamlamak ve farkındalıkla dolu bir hayat yaşamak bir
başarıdır bence. Onun dışında başarı kavramı tartışılır bir şeydir.
Seçimlerinize ve isteklerinize bağlı sanki. Başarının ispat amaçlı değil
de kendiliğinden olanı insanın hayatında değerli bir şey gibi geliyor
bana.

Bir kadını en çok ne mutlu eder?
Anne
olmak bir kadını en mutlu eden şey diye düşünürdüm hep. Beni en çok
mutlu edecek şey ise dünyayı dolaşmak diyebilirim. İnsan tanımak ve
farklı kültürler içinde devinmek, ruhumu beslemek… Şu an böyle
düşünüyorum. Yarını bilemem. Ve sinema oyunculuğu yapmak istiyorum çok.
Eksikliğini hissediyorum hep. İyi filmlerde oynamak beni çok mutlu
ederdi.

Gezgin ruhlusunuz galiba. Hangi kültürleri merak ediyorsunuz?
Seyahat etmek benim için keşfetmek ve nefes almak anlamına geliyor.
Yola çıkmak bile yeterince heyecan verici... Avrupa kültürü ve sanatı
beni çok çabuk içine alır. Belçika, İsveç, Norveç ise görmek istediğim
ülkeler. Biz Bulgaristan göçmeniyiz. Kendi tarihimin peşine düşmek için
de Bulgaristan’ı da en kısa zamanda görmek istiyorum. Amsterdam’da tekne
evlerde yaşamak isterim bir de.

Mine Tugay bir gün aile
kurmak istediğini ama şu an seyahat etmeyi istediğini söylüyor. Tugay,
“Amsterdam’da bir tekne içinde yaşamak isterdim” diyor.

Anne olmak planlarınız içinde mi?
Hayat sürprizlerle dolu. Sürprizleri güzel karşılamak gerekli. Birgün aile kurmak isterim.

Sizin için en önemli olan üç şey nedir?
Ailem çünkü onlar olduğu için varım. İşim çünkü nefes almamı sağlıyor,
enerjimi diri tutuyor. Üretmezsem ölürmüşüm gibi geliyor bana. Üçüncüsü
ise şimdilik yok (gülüyor).

Aşkta affedici misiniz? Neleri affedebilir, neleri affedemezsiniz?
Ne zaman ne koşulda ve nasılken ne yaşadığınıza bağlı bu. Ve
karşınızdakini kim olduğuna da. Ama çok katı bir insan değilim. En
azından sevdiklerime karşı...

Ünlü birisiniz ve isminizin birlikte geçtiği kişilerde ünlü oldu. Birlikte görüntülendiğinizde çok rahat görünüyorsunuz...
İşiniz gereği maalesef özel hayatınız merak ediliyor. Bunu ne kadar
kabullenirseniz o kadar rahat olmaya başlıyorsunuz sanırım. Ama oldukça
sıradan biriymiş gibi yaşamaya bazen ihtiyacınız oluyor bir oyuncu
olarak.

[b]
Sizin lügatınızda aşk nedir?[/b]
Aşk bilinmezliktir ve sürprizlerle doludur. Kavga etmeyi sevmiyorum
ben. Kendimle yeterince kavgam oluyor zaten. İlişki de huzur istiyorum.
Huzur tutkuyu tüketen bir şey değildir ki. Kalıplara sığamayacak kadar
derin ve değişken bir şeydir aşk. Kimi duyguyu içine alır, kimi duyguyu
dışına iter. Sağı solu belli olmaz aşkın.

Kendimle yeterince kavgam oluyor dediniz ya, bunu biraz açar mısınız?
Zor bir insanım bence. Biraz fazla değişken ruh hallerine sahibim. Çoğu zaman kendimi dizginlemeye, dengelemeye çalışıyorum.

Genelde çekingen biri gibi görünüyorsunuz...
Çekingen biri değilim. Biraz yabaniyim maalesef. Çok sosyal bir çocuk
değildim. İçe kapanıklığı kanıksadım ve bu ben oldu diyebilirim. İç
dünyamla oyunculuk vasıtasıyla uğraşmayı da çok seviyorum.

Şansa inanır mısınız?
İnanırım. Yıllarca çok şanssız olduğumu düşündüm. Şimdi bu saçma
düşünceden kurtuldum. Gerçekten şanslıyım. Şu an her şey yolunda
gidiyor. Ben doğru zaman kavramına inanan biriyim. Hayatta bazen
güzellikler yaşamınıza girmek için doğru zamanı bekliyor bence.

Son olarak, yeni bir dizi ya da film, oyun projeniz var mı?
Yazın çekilecek bir sinema filmi projesi için bugünlerde görüşmeler
yapıyorum. Detaylarını vermem doğru olmaz takdir edersiniz ki, ama bir
kadın hikayesini anlatıyor olacak bu film.

Kendimle yeterince
kavgam oluyor zaten, zor bir insanım ben diyen Tugay, hayatta
güzelliklerin yaşamımıza girmek için doğru zamanı beklediklerine
inandığını söylüyor.

ÇOK ÖZEL

DİSİPLİNİ OKULDA ÖĞENDİ
Babası bir subay olan Mine Tugay, disiplinli bir çocukluk geçirdiğini
ama esas disiplini okulda öğrendiğini söylüyor. Sahne hayatı için
disiplinin önemine inanan Tugay’a göre bir oyuncunun disiplini kendini,
aklını ve duygularını diri tutması ve teknik oluşturmasından geçiyor.

HEM ALAYLI HEM OKULLU
Tugay, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Oyunculuk Bölümü mezunu. İlk sahne deneyimi ise ‘Tilt’ adlı tiyatro oyunu.

DERTLİ KADIN
Mine Tugay, 2010 tarihli ‘Herkes Mi Aldatır?’da aldatılan mutsuz bir
kadını canlandırdı. Tugay’ın rol aldığı dizler arasında ‘Kapalıçarşı’,
‘Aynadaki Düşman’ ve ‘Sınıf’ gibi başarılı yapımlar var.

BEHZAT Ç.’NİN İZLEYİCİSİNİ SEVİYOR
Mine Tugay, Star TV’de yayınlanan Behzat Ç. dizisine gelene kadar dönem
dönem kendini şansız bulduğu uzun bir dönemden geçmiş. Güzel oyuncu,
oyunculuğa ise Ayla Algan’ı ‘Moliere ya da Kara Komplo’ adlı oyunu
izlerken görünce karar vermiş. Oyunculuğu sürekli gelişim isteyen bir
sanat olarak gören Mine Tugay, Behzat Ç.’nin izleyicisini ise algısı
yüksek ve sohbet etmekten hoşlandığı bir kitle olarak tanımlıyor.

SEÇİL KILIÇ

Seninle Dergisi Mart 2012 Sayısı