Admin • Site Kurucusu
Mesaj Sayısı : 748 Points : 11033 Rep Puanı : 180 Kayıt tarihi : 22/08/09 Oyuncunuz :
| Konu: Normalite atakta, Amirim siperde Salı Mayıs 08 2012, 15:14 | |
| 'Behzat Ç.', "normalleştirdiğimiz", halının altına süpürdüğümüz Hrant'ın ölümünden travesti cinayetlerine kadar birçok konuyu hatırlattığı, üstelik gençler tarafından idolleştirildiği için "hükümet edenleri" rahatsız ediyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Sadece son iki haftanın (hatırlarsanız, bir de milletvekillerinin meclisteki “değerlendirmeleri”, RTÜK ’ün kanalı uyarmaları gündeme gelmişti) özeti: Önce Başbakan Yardımcısı, daha sonra Yeşilay Başkanı, Behzat Ç .’ye yüklenmeye devam etti. Sadece evlilik dışı ilişkiyi değil, alkol-sigara (dizide nasıl sigara içiliyorsa?) tüketimini teşvik ediyor, gençlerin “ahlaki gelişimine” zarar da veriyormuş meş’um dizi. Sahiden, size “normal” geliyor mu bu bitmez tükenmez müdahale silsilesi? Aslında, Foucault’nun fikirler tarihinde sözünü ettiği “normalleştirme” pratikleri diye bilinen “hükümet etme/hükmetme” (govern-mentality) açısından bakarsak hiç de “anormal” değil bu yapılanlar. İzlenme oranlarında asla bir numaraya yerleşemeyen, akşam saat 10’dan sonra yayına giren, sosyal medyadaki fanları ve gençlerin yaygın olarak okuduğu “sözlükler” bir yana, genel kamuoyunun ayılıp bayılmadığı bu dizinin “günah keçisi” olarak seçilmesinin nedenlerini anlamamız lâzım. Sadece “kültürel muhafazakârlık” meselesine odaklanırsak, Behzat Ç . ile diğer eleştiri konusu olmuş diziler (örneğin, Aşkı Memnu ya da Fatmagül’ün Suçu Ne?) arasındaki farkları atlayabiliriz. Behzat Ç ., “normalleştirdiğimiz”, halının altına süpürdüğümüz (Hrant’ın ölümünden gecekondu mahallelerinin “mutenalaşmasına”, polisin orantısız şiddetinden travesti cinayetlerine kadar) birçok konuyu tekrar tekrar hatırlattığı, üstelik gençler (“bir kısım” mı desem?) tarafından idolleştirildiği için “hükümet-edenleri/hükmedenleri” rahatsız ediyor. Kendileri fark etmeseler de, bilinçdışındaki (milliyetçi-muhafazakâr) zihniyet görür görmez okuyor hikayenin sosyal kodlarını ve kültürel bir refleks olarak dizi hakkında konuşmadan, eleştirmeden duramıyor. Norm dışı nedir? Eleştirirken ilginç bir strateji izliyor. Siyasal içerik yerine, kültürel kodlardaki “sapmaya” işaret ediyorlar. Dizideki kahramanların evlilik dışı ilişki yaşamaları, meyhaneye, pavyona gitmeleri, konsomatristen dost tutmaları, sürekli bira içmeleri, birbirlerine sinkaflı hitapları, amiri (savcıyı kastediyorlar) konumundaki kişilerle “uygunsuz” bir üslupla konuşmaları gibi şikayetler, aslında neyin “normal”, neyin “normal dışı” olarak okunması meselesine odaklanıldığına işaret etmiyor mu? Tam da bu noktada, “müştekilere”, ne yazık ki “sosyolojiye giriş” dersi seviyesinde bir hatırlatma yapmamız gerekiyor. Toplumsal normlar (beklenen/onaylanan davranışlar), ancak norm dışı davranışlarların varlığında şekillenir ve tarif bulur. Üstelik “norm dışı” dünya ve insanları, edebiyatçıların pek sevdiği, sıkça kullandığı mevzuların başında gelir. Örneğin Dostoyevski , ‘Kumarbaz’ romanını yazarak kimseyi kumara teşvik etmez, aksine oldukça “ahlakçı” bir yazar olduğundan, edebi derinlik ve yaratıcılıkla dolu hikayesinin arkaplanında kumar takıntısının şahsi ve sosyal nedenlerine dair ipuçlarını da okura sunar. Tabii ki, iyi bir edebi anlatının başarısı, ahlaki mesajlarında değil, yaratının özgünlüğünde aranır. Dostoyevski , ahlakçı ve iyi bir Hıristiyan olduğundan değil, edebiyatın kendi ölçütlerine göre has bir yazar olduğundan klasik edebi kanonun en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilir. Behzat Ç.’nin diziler dünyasında nasıl bir “ayrıkotu” olduğundan söz ederken, edebiyattan beslenen senaryosuna boşuna mı referans veriyoruz? Emrah Serbes olmadan anlatının omurgası sağlam olabilir miydi? Emrah Serbes’in işi, neyin “normal” ya da “doğru” olduğunu saptamak değil, okuru (dizi için, izleyicisi) için yaratıcı, ilgi çeken anlatılar kurgulamak. Arabeski de anlayamadılar Yaratı ve tüketimi (okur, izleyici, dinleyici, vb. için) kadar demokratik bir ilişki olamaz, birisi sana bir şeyler (müzik, edebiyat, dizi, plastik sanat) sunar ve sen ya beğenirsin, ya beğenmezsin ya da kayıtsız kalırsın. Ne yazık ki, mevzu yaratı oldu mu hiç de demokrat olmayan (basbayağı elitist!) bir tarihimiz var. Arabesk müzik çıktığı zaman gerek sağdan, gerek soldan, gerekse resmi makamlardan gelen saldırılar, susturma girişimleri neye yol açtı? Bu müziğin daha da ünlenmesine, yaratan ve dinleyenleri açısındansa bir “mağduriyet” durumuna. Soru şu olmalıydı aslında: Bu müziğin, bu şarkı sözlerinin, bu dinleme biçiminin bu hayatta bir karşılığı var mı? Var olduğu için sansüre, susturulmaya, gözardı edilmeye karşı yıllarca dayanabildi. “Görünmez” kılınınca, hayatlar yok olmuyor. Behzat Ç .’yi istediğiniz kadar evlendirin, karşınızda yaratıcı senaristler var, Behzat ile evlilik mevhumunun birlikte olamayacağına sizi öyle bir inandırırlar ki, “bunlar boşansın ama!” demek zorunda kalırsınız. Amirim ve ekibine ayran içirmeye çalışsanız, izleyicisi maşrapayı kadeh olarak algılar, içileniyse rakı. Kolayı kafaya dikseler, içinde votka var diye iddiaya tutuşurlar. “Muhafazakâr sanat” tartışmalarından başlayarak Behzat Ç .’ye yapılan eleştirilerin niteliği düşünülünce, “hükümet edenlerin” yaratıcılık ve kurmacayı “anlayamadıklarını” anlıyoruz. Bir sürü kişisel ve ailevi sorunu olan, sürekli içen, sorgu esnasında şiddet uygulayan, kaba bir “anti-kahramanın” hikayesi neden ekrana gelmesin? Ve geldiğinde, neden bir rahatsızlık yaratsın? Basitçe bir eleştiri değil ki söylenenler, aksine ciddi bir endişeye işaret ediyor. Bir kurmacayı, bir diziyi eleştirmek başka, onu yakından takibe almak bambaşka. Norm dışını, “normalin” ne olması gerektiğini söyleyerek terbiye edemezsiniz. Çünkü sadece yazarı yaratmaz bir anlatıyı, onu tüketenler, onu “okuyanlar” da hikayenin tamamlayıcı aktörleridir. Yaratıcılıkta bu alışverişe “haz” denir, metni okumanın, zihinde tekrar yaratmanın hazzı. Behzat Ç .’yi sevmek, en az sevmemek kadar demokratik bir haktır, “ileri demokrasi” sanırım bu kuralı da kapsar. Ne yalan söyleyeyim, endişeliyim Behzat Amirimin geleceği hakkında, ufukta bir “ekran ucubesi” lafını duyacak gibiyim. Umarım, aklımdaki bilinçdışımın yarattığı saçma bir saplantı, kötü hatıralar nedeniyle yarattığı bir kuruntudur. ORHAN TEKELİOĞLU: Bahçeşehir Üni. | |
|
_HaYaL_ Prof. Üye
Mesaj Sayısı : 80 Points : 233 Rep Puanı : 11 Kayıt tarihi : 06/05/12 Yaş : 32 Nerden : istanbul Oyuncunuz :
| Konu: Geri: Normalite atakta, Amirim siperde Salı Mayıs 08 2012, 23:20 | |
| burdaki herkesin ve burda oolmayıp böyle düşünen herkese öncülük etmiş | |
|