“Takıntılarım var huysuz bir adamım” [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Erdal Beşikçioğlu, hem dizi çekiyor, hem tiyatro yapıyor
hem de StüdyoCer’in genel sanat yönetmenliğini üstleniyor. Yeni oyunu
‘Hayvan Çiftliği’ vesilesiyle buluştuğumuz Beşikçioğlu, “Bazen kendi
disiplinimden nefret ediyorum” diyor.
* Genel sanat yönetmenliğini üstlendiğiniz StüdyoCer’in oluşum sürecinden bahsedelim...Gençlerin
tiyatro yapabileceği bir mekan arayışıyla yola çıktık. İlgiliydim
CernModern’le (Sanat Merkezi). Konservatuar ya da dengi okullardan mezun
ya da okuyanların staj şanslarının olmadığından bahsettim onlara.
Halkbank’ın sponsorluğunda hayata geçti proje. Sahne ve oyunculuk teorik
olarak öğretilemez, her daim pratik yapmak gerekir. Bu atölye, gençlere
sahne tecrübesi kazandırmayı amaçlıyor.
* George Orwell’ın ‘Hayvan Çiftliği’yle “Perde” dediniz...Biraz
daha özünü çıkarmaya çalıştık. Bugünkü karşılığının ne olabileceğini
düşündük ve ona göre ‘Hayvan Çiftliği’ndeki hayvanlar ve sözlerle yeni
bir matematik kurmaya çalıştık.
* Dizi, Devlet Tiyatrosu’ndaki oyunun turnesi, StüdyoCer. Hepsine nasıl yetişiyorsunuz?‘Bir
Deli’nin Hatıra Defteri’ne bu sezon devam edeceğiz. Özelde çalışıyoruz
ama asli görevimizi de aksatmıyoruz. Herhalde ben çalıştıkça,
paylaştıkça, enteresan işler hayata geçirdikçe enerjim yükseliyor. Dizi
çekiyorum, burada gençlerle birlikte ‘Hayvan Çiftliği’ne çalışıyorum,
Devlet Tiyatrosu’nda oyunumu oynuyorum, turnemi yapıyorum. Hepsi bir
şekilde gidiyor şimdilik, herhalde gencim.
“Behzat Ç.’ ibretlik bir adam” * ‘Behzat Ç.’nin saati değişti ama hâlâ sansür devam ediyor... Cuma
akşam 11’den sonra bence iyi bir zaman. Ama o saatten sonra bira
kelimesinin biplenmesi, şişelerin buzlanması tuhaf geliyor. O zaman
neden +18 yazıyoruz? İşte bu soruları sorup, uygulamaya döktüğünüz zaman
tuhaf bir durum olduğunu düşünüyorsunuz. Orada bir yetkili var, ona
“Bipleyeceksin kardeşim” denmiş. Ama belki dizi saat 20.00’de verildiği
zaman denmiş o laf. Özgün bir hikayeyi anlatmanız engelleniyor. RTÜK,
senin yanında değil, sana karşı çıkan bir kurum gibi. Bira bir küfür
değildir. Doğru kullandığı zaman böbrek taşı tedavisi için bire birdir.
Mayasını da kullanıyoruz. Benim aklımın, fikrimin ermediği birtakım
durumlar var. Büyükler öyle uygun görmüşler...
* ‘Behzat Ç.’ alkol ve sigarayı özendiriyor’ türünde açıklamalara ne diyorsunuz?Behzat,
haplarla tedavi olmayı seçmiş bir adam değil. Psikolojik dertlerini
alkolle, kendi kendine tedavi etmeye çalışan bir adam. Örnek alınacak
kimse değil, ibretlik bir adam. “Özendiriyorsun” diyorlar. Herifin
hayatına baksana, nasıl özenir bir insan? ‘Behzat Ç.’nin sevilme sebebi,
yaşadığı ruh haliyle ilgili. Kitleleri hikayesiyle peşinden sürüklediği
için seyredilen, fenomen olan bir iş. İncelerken, irdelerken çok
dikkatli davranmak gerekir.
* Behzat’ın karısının öldürülmesiyle beş ayrı adama bölündüğünü izledik. O sahneler zorladı mı sizi? Uzun
sürdü çekimler, çok yorucuydu, umarım bir daha böyle bir sahne gelmez.
Ama Ercan’ın da eline dur diyemiyorsun, öyle güzel yazıyor ki... Üçüncü
sezon, yeni bir maceraya başladık, ne şekilde sonuçlanacak bilmiyorum.
* Kadınlar sizi çok beğeniyor. Bu ilgi size mi yoksa ‘Behzat’a mı?‘Behzat’,
her kadında ‘canım’ hissi uyandıran bir adam. Yoksa benim yenilir
yutulur bir tarafım yok. Erdal, çok huysuz bir adamdır. Fenadır.
Obsesyonları var bir kere. Takıntıları olan bir adam ne kadar çekilir
olabilir ki. Bazen ben bile kendi disiplinimden nefret ediyorum.
“Yeniden baba olmak heyecan verici” * Ankara’nın en çok nesini seviyorsunuz?Ben
biraz düzeni seviyorum. Düzeni sevdiğim için de Ankara bana iyi
geliyor. İstanbul’da trafik daha havada başlıyor. 20 dakikalık yol, 3
saatlik yol haline geliyor. Kâbus! Bu düzensizliğin içinde yaşadığımı
düşünemiyorum. Sabah iki saat yol gidip işinizi yapacaksınız, akşam
geleceksiniz her cuma deli gibi dans edeceksiniz, arada ne denizi
göreceksiniz ne çay içeceksiniz... Sonra da “İstanbul’un denizi var”
diyorlar. Yaşayamıyorsun ki. Çocukluğum Ankara’da geçti, her mahallede
bir anım var. Bu şehir benim geçmişim. İstanbul daha kapitalist bir kent
gibi geliyor bana.
* Yeme-içme, gece eğlencesi? Nerelere gidersiniz?Akşam
gittiğimiz birtakım yerler var, söylemeyeyim şimdi, oralara gideriz.
Ama genelde evde yer içerim. Elvin’in yaptıklarını yerim. Ama son üç
yıldır karavanda yaşıyorum. Çekimler nedeniyle Ankara’nın hiç görmediğim
yerlerine gittim. Büyükşehir Belediye Başkanı’ndan daha fazla gezdiğimi
düşünüyorum.
* Yazı nasıl geçirdiniz?Derin’le
birlikte çok güzel bir tatil yaptık. Çeşme’de, çocukluğumu geçirdiğim
koydaydık. Hem sörf yaptık, hem denize girdik, hem de eğlendik. Okulu
başladı, o da okula gitmeyi iş olarak görüyor.
* Şimdi erkek çocuk bekliyorsunuz. Yeniden baba olmak nasıl hissettiriyor?Heyecan verici...
* Elvin Hanım’la nasıl bir çiftsiniz?Elvin’le
aynı sınıfta okuduk, aynı hocalardan eğitim aldık. Aşağı yukarı
çocukluğumuz da aynı mekanlarda geçmiş. O da disiplinlidir. O yüzden
tencere kapak diyeyim.
“Evde sessizlik en büyük keyif”* Hayattaki en büyük korkunuz nedir?Fareden
korkarsın. Bir anda karşına yılan çıktığı zaman korkarsın. Öyle anlık
korkularım var. Fobik sorunlarım yoktur ama. Yaşım ilerleyince ölüm
korkusu sarabilir.
* En büyük tutkunuz oyunculuk herhalde...Kesinlikle...
* Eve gidip klasik müzik dinleyen birine benziyorsunuz...Dinleriz,
klasikçiyiz biz. Ama genelde evde sessizliği dinliyorum. Bütün gün
karavandayım, dinleyeceğimi dinlemiş, okuyacağımı okumuş, oynayacağımı
oynamış oluyorum zaten. Evde sessizliğe kavuşuyorsunuz. İşte o zaman en
büyük keyif başlıyor.
MİLLİYET - SENEM AYDIN